Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye'nin ulusal çıkarlarını korumaya, yani bağımsızlığını ve egemenliğini, ulusu ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğünü sürdürmey, uluslararası saygınlığını ve etkinlikliğini arttırmaya yönlik barışçı bir "ulusal dış politika" izler. Bu amaçla, bir yandan dış politikanın savunma politikasından ayrılmayacağı inancıyla Türkiye'nin ulusal gücünü en yüksek düzeye çıkarırken, öte yandan diplomatik yöntmlerden, bu arada ikili ilişkilerden, bölgesel ve uluslararası işbirliği örgüt ve girişimlerinden de bu amç doğrultusunda yararlanmaya çalışır. İkili, bölgesel ve uluslararası ilişkileri Türkiye'nin ulusal çıkarları açısından dikkatle izler ve onları korumak için, günün koşullarının gerektirdiği tüm düzenlmlerin yapılmasıın ister.
CHP, bir yandan Türkiye'nin ulusal çıkarlarını korurken, öte yandan bölge ve dünya barışına katkıda bulunmayı da gözetir. Ulusal bağımsızlığımızla ve çıkarlarımızla bağdaştığı ölçüde, bölgesel ve uluslararası örgütler içinde, uluslararası toplumda da yararlı ve onunla uyumlu politikalar izlemeye çalışır.
CHP, dış politikaya toplumun her kesiminin ilgisi ve katkısını sağlamayı, bu arada parti olarak da çok yönlü ve yaygın uluslararası ilişkiler kurmayı ödev bilir. Kendi doğrultusundaki partilerle insanlık ve ülke yararına işbirliği kurarken, komşu ya da dost ülkeleerdeki başka siyasal kuruluşlarla da ülkemiz ortak yararı için, bölge ve dünya barışı için yakın ilişkiler geliştirmeye çalışır. Uluslararası ve bölgeseel işbirliği örgütleri içinde, Türkiye'nin ulusal çıkarları doğrultusunda, yer ve durum alır.
CHP, uluslararası ilişkilerin her ulusun bağımsızlığının, egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün dokunulmazlığı ilkesine dayanması gerektiğine, bölge d8ünya barışının ancak böylece korunabileceğine inanır. Komşularından, bu ilkeye saygılı olmalarını bekler. CHP, bölgesel ve ulsulararası kuruluşları, uluslararası anlaşmazlıkların barışçı çözümü ve uluslararası işbirliği açısında gerekli ve yararlı görür. Ancak, dünyya barışının korunması için Birleşmiş Milletler'den de aynı ilkeyi tüm uluslararası anlaşmazlıklar da ayrım yapmaksızın uygulamasını, tüm ülkelerin bağımsızlığının, egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün korunmasına aynı ölçüde yardımcı olmasını ister. Birleşmiş Milletler ve AGİK gibi uluslararası kuruluşların, büyük devletlerin ulusal politikalarının aracı olmasına karşı çıkar. Dünya barışını korumanın bir koşulu da, uluslararasındaki büyük eknomik uçurumların kapatılmasıdır. CHP, Birleşmiş Milletler'in dünyada yeni ve halkça ekonomik düzen kurulması için etkin çalışmalarda bulunması gereğini savunur ve bu amaçla yapılacak her türlü yeni uluslararası düzenlmeleri destekler.
Ancak, yeni oluşmakta olan uluslararası yapı, bir başka açıdan ise, uluslararası barış ve güvenliğin tehlikeye düşmesini kolaylaştıracak koşulları da birlikte getirmektedir. İki kutuplu yapıda, bölgesl çatışma ve karşıtlıklar, küresel sonuçlar doğurmaya aday oldukları için çoğu kez engelleyecek koşullar büyük ölçüde ortadan kalkmıştır. B.M. gibi uluslararası örgütlerden uluslararası barış ve güvenliğin sağlanması için çok şey beklenmektedir. Zira, bu örgütler kendilerine yön veren devletlerin çıkarlarından bağımsız bir rolü barış ve güvenlik alanında üstlenebilmekten uzak görünmektedirler. Bunlara ek olarak; silah üretim ve ticareti, haln "gelişmiş" konomilere yaşamsal kaynak sağlamaya, dolayısıyla, bölgesel çatışmaları körüklyn bir diğer etmen olmaya devam etmektedir.
Bu nedenlerle; Türkiye'nin her zamankinden daha çok çevresini, bölgesini etkilm şansına sahip olduğu bir dönemde, aynı zamanda da bölgemizdeki belirsizlik ve güvensizlikler d yeni tehditler oluşturmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye şimdi çevresinde, bölgesinde yer alan belirsizlik vea bunalımlara her zamankinden daha çok ilgi göstermek zorundadır. Artık, Türkiye'nin bölgesini etkileyen ve çevresindeki bunalımları denetleyen bir bölge devleti rolünü benimsemsi, yalnızca çevresindeki etkinlik için değil, aynı zamanda da ulusal bağımsızlığımızın korunması için de gereklidir. Yüzlerce yıl bağımsız devlet geleneği içinden gelen Türkiye, uluslararası ilişkilerde çok duyarlıdır. Dış politikada bu bağımsızlığa gölge düşürecek tutumlar ve bağlantılar içine girilmesi, dış politikamızın büyük devletlerin kendi ulusal çıkarlarına göre saptadıkları politikalarına göre belirlenip yürütülmesi düşünülemez. Türkiye büyük devletler ile ilişkilerindee ancak bağımsızlığını ve kendi ulusal çıkarlarını koruyabiln bir dış politika izleyebildiği ölçüde, bölge ve dünya devlerinin saygınlığını kazanabilir. "Bağımsızlık benim karakterimdir" demiş olan Atatürk'ün kurmuş olduğu Cumhuriyeet Halk Partisi, dış politikada ulusal bağımsızlığın simgesi ve ödünsüz takipçisi olacaktır.
Ancak, Türkiye artık dış politikasındaki davranış kalıplarını değiştirmek zorundadır. Edilgin ve arka planda kalan bir dış politika yerine, Türkiye'nin uluslararası ilişkiler sisteminin ve çevresini etkilemeye yönelik yapıcı, olumlu bir dış politika yürütmeye gereksinimi vardır. Bugün artık Türkiye artık geniş bir cağrafyada barış ve güvenlik sorunlarıyla ilgilenmesi gereken bir devlettir. Soğuk Savaş ve iki kutuplu uluslararası yapı süregelirken, Türk dış politikası esas olarak, edilgin ve tepkisel bir niteliğe sahip oldu. Türkiye, uluslararası siyasal geelişmelere bağımsız ve kalıcı etkiler yapmayı bir hedef olarak benimsedi. Bunun tek istisnası, CHP'nin 1970'li yıllarda izlediği Kıbrıs politikası oldu.
Oysa artık Türkiye bağımsız, kişilikli bir dış politika ile çevresini ve bölgesini olumlu etkilemek ve uluslararası barış, güvenlik ve işbirliğine yapıcı katkıda bulunmak şansına sahiptir. Bunun nesnel koşulları uluslararası yapıda gerçekleşti; öznel koşulları ise CHP iktidarında gerçekleştirilecektir. CHP, Kıbrıs sorununun ancak Kuzey Kıbrıs halkının ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kazanılmış haklarının korunması ve iki toplum arasındaki ilişkilerin bu anlayış doğrultusunda dostluk, dayanışma ve kalıcı barışa dönüştürülmesi ile çözümlenebileceği görüşülmektedir. CHP, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra bağımsızlıklarına kavuşan Türk Cumhuriyetlerinin, yeniden yabancı egemenlikler altına düşmemeleri gereğin savunur. Onların, bağımsızlıklarını koruyabilmeri için yeni sayasal ve konomik düzenlerini bir an önce kormalarına, adadillerini ve kültürlenini, ulasal kimliklerini yemiden kazanmalarına Türkiye'nin yardımcı olması gereğini savunur; bu amaçla, onlarla yakın ilişkiler kurulması ve geliştirilmesini öngörür.
Türkiye, hem Balkan, hem de bir Ortadoğu ülkesidir. Her iki bölge ile de tarihten gelen bağları vardır. Her iki bölge ülkeleri ili ilişkiler, karşılıklı çıkarlar ve dostluk ve kalıcı barış anlayışı ile geliştirilmelidir. CHP Yugoslavya'nın dağılmasından sonra ortaya çıkan Balkan statükosunun güç kullanımı ve "etnik temizlik" yoluyla değiştiilmesine karşıdır. Bosna?hersek'in toprak bütünlüğünün yeniden kurulmasından ve Makedonya'nın bağımsızlığının korunmasından yanadır.