TARİH İÇİNDE DEĞİŞİM

Cumhuriyet tarihi ile özdeş oluşum süreci içinde, Cumhuriyet Halk Partisi'nin temel ideolojik yaklaşımları da gelişti. 1923'te hazırlanan parti tüzüğünde, halk egemenliği, çağdaşlık ve hukuk devleti anlayışlarını içeren "Dokuz Umde" yer aldı. 1927'deki İkinci Kurultay'da "Cumhuriyetçilik", "Halkçılık", "Milliyetçilik", "Laiklik" CHP'nin dört temel ilkesi olarak benimsendi. 1935'deki Üçüncü Kurultay'da, bunlara "Devletçilik" ve "İnkilapçılık" eklenerek, ilkelerin sayısı altıya çıkarıldı. Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu ilkeleri, zaman içinde kazandıkları yeni yorumlarla ve gelişmeleriyle, CHP oluşumunun tarihsel değerlerini ve zenginliğini meydana getirdi.

CHP, "Cumhuriyetçilik"; Atatürk'ün kuruluşuna öncülük ettiği Türkiye Cumhuriyeti'ni yaşatmak, geliştirmek, güçlendirmek misyonunun sahibidir. Cumhuriyetçilik, demokrasinin tarihsel önkoşulu, hazırlayıcısı olmuştur. CHP, bir ilke ve ideal beraberliği üzerinde Cumhuriyetimizi kurmuştur. Cumhuriyetin temelindeki anlayış, bu beraberliği oluşturan tüm insanların eşitliği ve bütünülğü anlayışıdır. CHP, ulusun egemenliğini, bağımsızlığını ve cumhuriyetçiliğin temel kuralı olarak benimser ve savunur.

Cumhuriyet, tarihimizdeki en köklü dönüşümdür. Egemenliğin kaynağını ulusta bulan anlayıştır; "saltanat" kavramının yıkılması "milli iradenin" geliştirilmesidir; "tebaa"nın yerini "yurttaşın" almasıdır. Cumhuriyet, "yurttaşlık" kavramının temel öğe ve temel tanım olarak esas alınmasıdır; kültürel, dinsel tanımların sivil topluma bırakılarak, resmi ölçü olmaktan çıkmıştır.

CHP'nin "Cumhuriyetçilik" ilkesi, demokrasi bağlamındaki bir büyük uzlaşmayı da içermektedir. Türkiye kendi kendisiyle kavgalı olmaktan yorulmuştur. Barışa ihtiyacı vardır. Farklı yarar grupları, farklı kültürel, toplumsal duyarlılık kümeleri arasında yeni anlayış ve hoşgörü kanallarının açılması, insanların kendi farklılıkları içinde bütünleşmesi, CHP'nin inancıdır, iddiasıdır.

CHP, Türkiye Cumhuriyetini oluşturan tüm yurttaşların birliğini, bağımsızlığını, egemenliğini, güvenliğini, esenliğini ve dünyadaki saygınlığını, Türkiye'nin toprak bütünlüğünü, siyasal ve ekonomik haklarını korumakla görevlidir; bu görevi tarihi boyunca onurla taşımış olmaktan kıvançlıdır. Türkiye cumhuriyeti'nin kuruluş döneminde gereksinim duyulan bir "uluslaşma sürecinin" işlevi olarak milliyetçilik ilkesi benimsenmiştir. CHP'nin uluslaşma anlayışı, geçmişten devralınan feodal kümelenmelerin, ırk, bölge, inanç ayrışmasına dayalı yapılanmaların tarihe bırakılmasıdır; ülkede kader ortakığının oluşumudur; çağdaş topluma geçişin çok önemli bir aşamasıdır.

Milliyetçilik "ırka" indirgenemez; Türkiye bütününü oluşturan çok sayıdaki etnik özellik karşısında devletin yanlılığı, öncelik tercihi söz konusu olamaz. Devlet, herkesi eşit şekilde temsil ve ifade eder. CHP, milliyetçiliği, bölgecilik anlayışlarının, kavimcilik benzeri küçük bağılılıkların, kan-köken bağımlılıkların ulusal düzeyde aşılmasıdır. Ayrışma değil, bir bütünleşme hareketidir. Bu bağlamda, "milliyetçilik", farklı etnik yapılanmalar arasında bir ayrım ölçüsü değildir. Tüm ayrışmaları kapsayan, onların Türkiye'nin ulusal bütünlüğü çerçevesinde demokratik farklılaşma özgürlüğünü tanıyan, farklılık içinde bütünleşmeyi öngören, bütünlük idealini tanımlayan kapsayıcı bir anlayıştır.

CHP'nin milliyetçilik anlayışı, hangi kökenden gelirse gelsin, hangi dil konuşursa konuşsun ve hangi inancı paylaşırsa paylaşsın, kimsenin "azınlık" konumuna indirgenemeyeceğidir; herkesin ülkenin asli sahibi olduğudur. CHP, başka ülkelerde yaşayan yurttaşlar ve Türk topluluklarına eşit davranılmasını, ana dillerini ve kültürlerini yaşatıp ygeliştirme olanağı sağlanmasını özenle gözetir.

CHP'nin "Halkçılığı" öncelikle kitlelerin emeğiyle ve alınteriyle üreten, değer yaratanların önde tutulmasıdır. Siyasal meşruiyetin temelini halkla bulabilmektir. CHP'nin halkçılığı, ahlâki ve siyasi bir öncelik tercihidir. CHP, ekonomik ve siyasal imtiyaz odaklarının dışındakileri öncelikle temsil eden, imtiyazların kaldırılmasını amaçlayan partidir. CHP'nin amacı, sade ve sıradan yurttaşa öncelikle hizmet götürmektir; ona fırsat yaratmak, önüne ufuk açmaktır. CHP siyasetinin özü budur.

Bu özellikleriyle, "Halkçılık", CHP'nin tarih sürecinde geliştirdiği sol kimliğin de kaynakları arasındadır. CHP'nin temel bir inancı, temel bir yaklaşımı olan halkçılık, gereğinde bireyselliği aşarak bütünselliğe erişmektir; memleket içi özv eride bulunmaktır; yurtseverliği özümsemektir.

CHP'nin halkçılık anlayışı, halkı muhtaç kabul edip, ona bağışlar lütfetmeyi esas alan bir popülizmin ifadesi değildir. Halkın kısa vadede duymak istediğini söylemek değildir. Hakçılığın gereği, sorumluluktur; sosyal demokrat değerleri, akılcılıkla, üretkenlikle bütünleştirmektir. CHP, halkçılık ilkesinin ışığında, kimsenin kimseyi ezemeyeceği, sümeremeyeceği, herkesin yaşamı boyunca geçimi ve sağlığı bakımından güvenlik içinde olacağı, çalışma ve eğitim fırsatlarından eşitlikle yararlanabileceği insanca ve hakça bir düzen kurmayı amaçlar.

Devlet, özel yararlarla toplumsal yararlar arasındaki dengenin sağlıklı oluşması için getirilmiş bir güvencedir. Bu güvence, özellikle piyasa mekanizmalarının özel çıkarlar için çarpıtılmasını önlemek, tekellerin oluşturulmasını, üretici ve tüketici haklarının çiğnenmesini engellemek açısından gereklidir ve etkilidir.

Toplumun büyük tercihlerinin belirlenmesinde, uzun vadeli ekonomik stratejilerin oluşmasında devletin öncelikli görevi vardır. Aynı şekilde, ekonomisi geri kalmış yörelerin geliştirilmesi ve bölgesel farklılaşmaların giderilmesi öncelikle devletin sorumluluğudur.

Ulusal bağımsızlığın ve egemenliğin sağlam siyasal ve ekonomik temellere dayanması; kişinin özgürlüğü güvenliği ve yaşam koşullarının iyiliği; yurttaş eşitliğinin korunması; toplumun esenliği ve uyumu; gelişmenin sürekliliği, hızı ve hakçalığı; tüm üretim araçlarının ve mülkiyetin toplum yararına ve emeğin üstünlüğü ve gelişmenin bütünlüğü kurallarına uygun biçimde değerlendirilmesi, devletin gözetmesi gereken temel ölçülerdir.

CHP, devletin işleyişinde katılımcılığı öngörür; yönetenle yönetilen karşılığının giderilmesini amaçlar. CHP, merkeziyetçiliği ve israfı azaltacak, etkinliği ve verimliliği arttıracak şekilde, devletin "yerinden yönetim" anlayışına dönük olarak yeniden yapılanmasını savunur. CHP'nin devlet anlayışında, yurttaş devlet için değil, devlet yurttaş için vardır. Bu özellikleriyle, devlet, toplum ve yurttaş yararına etkin önlem alabilmenin yetkisine ve olanağına sahip olmalıdır. CHP, üyesi olduğu belirli bir alanda toplumun yararı doğrultusunda Sosyalist Enternasyonal'in ilkeleri doğrultusunda, belirli bir alanda toplumun yararı varsa, sosyalleştirmeyi veya özelleştirmeyi öngörebilir.

Bütün inançlar, devlet önünde eşittir. CHP, devleti dinsel inançlara karıştırmaz^dinsel inançların da devlet işlerine karışmasına kesinlikle izin vermez. İnanç ve ibadet özgürlüğünü, kişinin kutsal ve dokunulmaz hakkı sayar. dinin baskı unsuru olmasını da, din duygusunun ve dinsel inançların baskı altına alınmasına da karşıdır. Laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı tutulmasıdır.

Laiklik, Cumhuriyetin ve demokrasinin, ulusal bütünlüğün ve içbarışın temel taşıdır. Laiklik, toplumdaki farklı inançların barış içinde birlikte yaşama yöntemidir. Laiklik, inananların, farklı inananların, farklı düşünenlerin kendi tercihlerinin ortak güvencesidir. Laikliğin temel özelliği, toplumun bütünlüğüne katkı yapmasıdır; barışı ve karşılıklı anlayışı, hoşgörüyü kurumsallaştırmasıdır. Laik devlet, din-inanç-düşünce özgürlüklerinde farklılaşanlar arasında bir taraf değildir; ortak güvencenin düzenleyicisidir.

Çağdaşlığın, bilimselliğin ve demokrasinin temeltaşı laikliktir. Laiklik korunmadan demokrasi yaşatılamaz. Eğitim laikleşmeden, yeniliğe ve değişime açık çağdaş bir toplum ve devlet yapısı oluşturulamaz. CHP, dinin istismarını başta eğitim olmak üzere her alanda önlemekte kararlıdır. Laikliğin uzun vadedeki gereği, inanç dünyasının sivil topluma devredilmesidir.

Laikliğe karşı uluslararası bir stratejinin Türkiye'ye yönelik saldırıları karşısında, laiklik, CHP'nin özel bir duyarlıkla savunduğu ilkedir. İnanç dünyasını, eğitimi ve siyaseti bu tür saldırılardan korumak CHP'nin öncelikli görevidir. Laiklik, Türkiye'de laikliğin kurucusu olan CHP'nin öncelikli sorumluluğudur.

CHP, dönemler boyunca gelişen ve olgunlaşan bir yenileşmedir; süreklilik içinde değişimdir; sonsuz bir adalet arayışıdır. Cumhuriyetin ilk yıllarında tanımıyla, CHP'nin devrimciliği, "...ulusumuzu son yıllarda geri bırakmış kurumların yıkılarak, yerlerine, ulusumuzun, çağdaş uygarlık doğrultusunda ilerlemesini sağlayacak kurumların getirilmesidir".

CHP'nin devrimcilik anlayışı, çağdaş düşüncelere açılarak yenilikleri kavrayıp benimsemektir. Toplumun, kuralları ve kendini sorgulayarak, daha iyiye, dah adoğruya ve daha güzele ulaşmanın yollarını açmasıdır. Yenileşmenin ve değişimin araçlarını oluşturması, yöntemlerini düzenlemesidir. CHP, halkla birlikte, halktan güç ve yetki alarak, demokratik hukuk devleti kurallarına ve barışçı yöntemler bağlı kalarak devrimciliği sürdürür.

CHP, toplumsal ve ekonomik düzen ile devlet yapısında çağın, gelişmenin, insanca ve hakça yaşamanın gereği olan değişimlerin öncüsüdür. CHP, halkın ekonomik ve siyasal gücünü arttırıcı, yönetim yetkisini ve sorumluluğunu geliştirici kurumsal düzenlemelerin tarih boyutundaki sahibidir. CHP, tarihsel temelleri üzerinde ve sosyal demokrat kimliği doğrultusunda, sürekli bir yenileşmenin takipçisidir. CHP geleneğinin özelliği budur. "Süreklilik içinde değişim" ve "kendi özünün doğrultusundaki yenileşme", CHP'nin gücü, ayrıcalığı, üstünlüğü olmuştur. Bundan sonra da olmaya devam edecektir.

Demokratikleşmenin evrensel sürecinde ve belirli özelliklerin, coğrafyaların, çıkarların kesiştiği bölgemizin kendine özgü tarihsel oluşumunda, CHP, özgürlük ve eşitlik sentezinin yolunu açan çağdaş ve evrensel ilkelerin, devrimlerin sahibi ve izleyicisidir.